23 Eylül 2010 Perşembe

kıssadan

cümlenin içinden sen gidince ben de kalmadım. öznesi olamadım gizli de olsa başka cümlelerin. ööle kaldım… 3.çoğul şahıslar girmeye çalıştı, bazen tekil tekil; bazen alayı… yok!!! olmadı… öyle kaldım…kızdım… ağladım… bir başkası dolduramadı cümlelerimde yerini… neydin o kadar ”sen”, anlamadım…   

20 Eylül 2010 Pazartesi

ben var ya ben:))))

Farkettim ki vitrin gerçekten önemli:) mesela iyi bir insanım. Düzgün bir hayatım var. Çok güleryüzlüyüm. Kendime göre iyi giyinirim. Etrafımda güzel insan barındırmayı severim. Fesatlıkla işim olmaz. Hitaplarım ve tarzım kibardır. Genellikle büyüklerimi sayar, küçüklerimi severim. Aileme düşkünüm. Arkadaşlarıma düşkünüm. Eğlenceye de düşkünüm. Sigara tiryakisiyim:) Ama asfalyalarım attı mı o vitrinde ne cam kalır ne camekan.... Darmadağın olur içindekilerle beraber... Çünkü su gibiyim.... İçimdeki neyse, vitrinim o'dur... Ama kadınım işte... Tehlikeliyim:) Elimde değil, mayamda var bu. Yaratılış itibariyle; bir aptal insana tahammülüm yok, bir de aptal yerine konmaya... Edebimin incecik bir ayarı var ve küfür repertuarım cidden geniş:) Ama dışarıdan görseniz, yok canım dersiniz. O yüzden var vitrinler zaten:) Seni sen olarak tanıyacaklarla, seni olman gereken şekilde tanıması gerekenler arasındaki duvar gibi:) Bakmayın yani şair ruhuma, başarılı ya da değil; bu benim terapim; küfretmeden agresifliğimi atma şeklim:) ama baktım ki bu da işe yaramıyor, o zaman dolu dolu küfredebilirim... küfürü yiyenlere afiyet, okuyup keyif alabilenlere iyi eğlenceler dilerim:)))))   

11 Eylül 2010 Cumartesi

beni oku:))))

Herşey ilkierdedir aslında... Gülmeden ağlamayı bilirsiniz , isyanı, çığlığı... Anne karnından öyle çıkıverirsiniz... Gülmek sonradır, onu şanslıysanız öğrenirsiniz... Görmeden , algılamayı öğrenirsiniz.İlk dünyaya geldiğinizde normal bir insanın(ki normal insan diye birşey yoktur)%30'u kadarken görme kapasiteniz; annenizin göğüs ucunun kaç cm olduğunu bilecek kadar güçlüdür sezgileriniz. Ya da sesini bilirsiniz, kokusunu... Görmek sonradır... Sonra ilk olarak sevilmeyi bilrsiniz, öpülmeyi, koklanmayı, kucak kucak gezmeyi:) Sevmek tanımakla başlar;büyüdükçe öğrenirsiniz ki burada ''maalesef'' demeden geçemeyeceğim, algılarınız kapalı, tanımadan sevmeyi... Önce sesi tanırsınız, sonra yüzleri.  Daha yürüyemeden sürünmeyi bilirsiniz, yada elleriniz dizleriniz üzerinde emeklemeyi:)Koşmadan önce yürümeyi... Konuşmadan gevelemeyi... Mantık ne bilmezsiniz , öyle bir talihsizliği katmazsınız bünyenize, saçmalarsınız sürekli...Misal ;kafanızı masaya çarpar, onu döversiniz...  Herşey ilklerdedir aslında!!! Min. ilk 6 ay sıvı dışında hiçbirşey girmez bünyenize.... İçersiniz ya da emersiniz; gömmeden emmeyi öğrenirsiniz:)ahhh o içmek ve şerefe'ler sonradan gelir... ve büyüdükçe unutursunuz ilkleri; sizin ilklerinizi... sizin olan , sadece size ait!!! Herşeyi doğru yapmak, yapabiliyor olmak endişeyle ''hata''lar yapmaya başlarsınız. Bazen sürüye kapılır, bazen ardında kalırsınız hırsınızdan... farklı olmak adına... Büyüdükçe yerleşir korkularınız... O ; milyonlarca sperm arasındaki yarışta ''finish'' çizgisine ulaşıp galip gelmiş ''siz''; hayatın anlamını ve ilklerinizi unutup mağlup olmaya başlarsınız çoğu zaman... Ve işte o zaman eğer gerçekten şanslıysanız daha önceden içgüdüsel olarak size katılmamış tek şeyi öğrenirsiniz... Affetmeyi... Kendinizi ya da bir başkasını ; hiç farketmez... Affetmek; devam etmektir!!!!

10 Eylül 2010 Cuma

gece

 gece?
-benim... aç kapıyı...
-ne oldu?
-sıkıldım...
-yalnızlıktan mı?
-yalnızlıklardan...bu sarhoşluktan,bu avazdan,bu gözyaşından...şarkılardan....
-aşıksın...
-belki??!!!!!
-ay a mı?
-hah... saçmalama... kim o kadar değişken birini sevebilir ki?
-bazen ben...
-sevmemelisin...öyleleri yorar...hem şekli deişior, hem ruh hali... dengesiz!!!
-yıldızlar a???
(gülüyor kısık kısık)
-çok kalabalıklar....takım halinde gezenleri bile var.bırakmıorlar birbirlerini...kompleksliler.kimi olduundan daha büyük,kimi
daha küçük sanıyor kendini...
-yani?
-kayıp gidiyorlar işte dilekler yuvarlanırken insan denen varlığın dilinde...kim sevebilir ki sonunu bile bile kayıp gidecek olanı?
-bazen ben...
-sevmemelisin...boşa çekilecek kürek olmamalı hayatında...ölümlüsün...
-sessizlik???? ona mı aşıksın???
-öyle biri yok...o, kendi içinde bile kaotik...en yüksek sesten daha sağır edici...
-düşünüyor yani?
-evet...hem de durmadan içime içime dalarak...
-tam bana göre...
-olmamalı.... böylesi tecavüzle eşdeğer...
-gün doğumu?
-imkansız... denedim... senin bittiğin yerden başlayan biriyle mümkün değil...
-mazoşistçe:))))
-o, siz insanoğluna has...
-birşey içmek istermisin?
-yok... siz yeterince içtiniz...
-peki neden ben????
-bırak diye...
-neyi???
-sevdiğimi... karanlığımı....
-neredeki?
-gözlerinde, ruhunda, yüreğinde....
-peki nasıl????
-bir ''offf'' çek, bırak işte...
-offf:))) çok şükür....
-yarın yine gelicem.
-neden?
-her seferinde bir parça... ama olacak...
-söz ver...
-ilk deilsin... herkes alır bir parça sevdiğimden.... ama söz, gerektiği kadarını bırakıcam sana giderken...
-insanoğlundan farklı olarak diyorsun...
-her zaman:))))

................................2

geldiğin gün seni seveceğim,
koynuma alacağım ellerini,
yüzünü hafızama gömeceğim
bedenini dolduracağım kadehlerime
uzun saplı, dolgun, hafif kekremsi
şerefine
şerefimle içeceğim....
uykulara balıklama dalacağım seninle
nefesine tutunacağım
odamın duvarlarına yankı olacak sesin
kokunu yastığıma dolayacağım...
sözlerin sağ kulağımdan girecek,
gerekirse çıkmasın diye
solumun üzerinde yaşayacağım....
herşeyi ama herşeyi hatırlamak için
seni seveceğim geldiğin gün.
yeniden
yineleyerek kendimi,
seveceğim.
o bir günün, bir gecenin sonunu görerek
seni bilerek seveceğim...
sana inat
kendime inat
ahlarıma sensizliğe inat;
bir günlük bir hayat yaşayacağım.
kozamı seninle örüp,
senin kanatlarınla uçacağım...
gittiğin gün,
benden ve senden kalanlarla yüzümü boyayacağım...
son kırıntına kadar alacağım senden
sonumu,
o kapının sessizce kapanmasıyla
sokaklara salacağım....
3 maymunu geç,
ben 5 maymun birden olacağım...
görmeyip, duymayıp,söylemeyip
ne uyuyacağım ne de ağlayacağım....
geldiğin gün,seni seveceğim...
bir gün boyunca...
kimsenin sevemeyeceği kadar...
çünkü ''ben'' seni seveceğim....
seni bile bile ama bu defa kendimdeyken...
bir ömür dolusu küfür sıralayacağım belki ardından,
belki dayanamayıp yüzüne söyleyeceğim....
dünyam ters düz olacak,
içim dışıma çıkacak,
kurtlanacak yüreğim sensizliğe yaklaştıkça;
ama sen göremeyeceksin...
yüzümde senden ve benden ne varsa,
içimdeki fırtınanın gürültüsüyle güleceğim,
''hoşçakal'' diyeceğim sana
yanağına bir öpücük konduracağım...
nefesimi tutacağım...
ya sen çekeceksin o kapıyı ''ardında'' bırakarak,
ya ben iteceğim ''ardından'' olduğunu bilerek...
o saniye,
aramızdaki tek şey o kapının varlığı olacak...
sen yürüdükçe,
uzaklık eklenecek aramızdakilere
sonra insanlar karışacak,
başka kapılar
daha da uzaklık
daha fazla insan...
sen yürüdükçe,
ne hatırlamak için uğraşacak,
ne de unutacağım...
geldiğin gün seni seveceğim,
ama bu defa ben'ken seveceğim
bir başkası olmadan
kendimken seveceğim...
seni seveceğim
sana benzeyenleri
sen yüzlüleri
sen tavırlıları
ama seni;
yine seni
hep seni...